KAPADOKYA BALON TURU 2022
Kapadokya’da yapılacak en unutulmaz şey hiç şüphesiz gün doğumunda balon ile peri bacalarının üzerinden uçmak. Hatta bir tek Kapadokya’nın değil, tüm Türkiye’nin en özel deneyimlerinden. Bu yazımızda balon turu nedir, nasıl yapılır, kimlere uygundur, ne zaman ve hangi firma ile yapılmalı gibi konulardan bahsedeceğiz.
Kapadokya’dan önerdiğimiz diğer unutulmaz aktiviteler için: Kapadokya’dan Benzersiz 25 Aktivite
Önce İlk Soru: Kapadokya’da balona binmek güvenli mi?
Balonun en güvenli hava aracı olduğu söylenir. İstatistikler, balon kazalarının çok çok ender gerçekleşen vakalar olduğunu gösteriyor. Bir kere bunu bir kenara koyalım. Pilotaj konusuna kafanız takılırsa, balon pilotlarının Sivil Havacılık tarafından verilen profesyonel eğitimlere tabi tutulan kimseler olduğunu ve özel sertifikasyonlara sahip olmak zorunda olduklarını bilmenin içinize su serpeceğiniz umuyorum.
Malzeme kalitesine gelecek olursak da, tüm balon firmalarının malzemelerinin sıkı ve düzenli denetimden geçiyor ve hiçbir firmanın lisanssız uçuş gerçekleştiremiyor.
Fakat eğer aşırı derecede yükseklik korkunuz ya da panik atağınız varsa, yakın bir zamanda ameliyat geçirmişseniz veya hamileyseniz, uzmanların balon turunu önermiyor.
En İyi Sezon ve Hava Koşulları
Hem yazın, hem de kışın ayrı bir güzel Kapadokya. Havanın ve rüzgarın durumuna göre her mevsim yapılabiliyor. Çünkü balonların havalanıp havalanmaması durumu, hava koşullarına değil daha çok rüzgara bağlı bir durum. Örneğin yağmurlu günlerde de balonların havalanması mümkün, asıl önemli kriter rüzgar şartlarının değişken olmaması.
Aynı şekilde, havanın açık ve güneşli olması balonun kesin havalanacağı anlamına da gelmez. Önemli olan rüzgardır. Elbette sağanak yağmur yağacağı önceden belliyse, uçuşlar iptal edilir. Fakat genellikle hava tahminleri, rüzgar tahminlerine oranla daha önceden belli olduğundan, sizin ayarlamalarınız hava durumuna göre yapmanız mümkün. Fakat rüzgarın son dakika azizliklerine çare yok. Yazın en önemli avantajı, hava durumunun azizliğine uğrama ihtimalinizin düşük olması.
Hava Balon Uçusuna Uygun Mu Nasıl Bakılır
Bizce yukarıdaki tüm konular dışında, asıl endişe etmeniz gereken tek konu rüzgar. Zaten tüm uçuşların yapılıp yapılamayacağı da ona bağlı. Kaza oranını en aza indirmek ve güvenliği sağlamak için yeşil, sarı, kırmızı bayrak uygulaması var. Balonların havalanıp havalanamayacağına Sivil Havacılık karar veriyor ve her yarım saatte bir uygunluk durumunu websitelerinde bildiriyorlar. Eğer yeşil bayrak varsa bu havanın uçuş için uygun olduğunu gösteriyor. Sarı bayrak varsa tüm balonlar beklemek durumunda. Kırmızı bayrak varsa o gün için tüm uçuşlar iptal demek oluyor. Tüm firmalar, bu websitesindeki açıklamalara tabi. Yani hiçbir firma kafasına göre hareket edemiyor.
Balon Turu & Neler Dahil
Balona binmeye karar verdiğinizde, hangi firmayı seçerseniz seçin, bineceğiniz günden önce rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Böylece hem yerinizi garantilemiş oluyor, hem de erken rezervasyon fırsatlarını da yakalamış oluyorsunuz.
Uçuş yapacağınız günkü program da tüm balon turlarında aynı:
– Şirketlerin servisleri sizi, 04.50 – 05.30 arasında hava daha karanlıkken servis ile kaldığınız otelden alarak ofislerine götürüyorlar, burada kahvaltınızı yapıyorsunuz.
– Ardıdnan Sivil Havacılık’tan uçuş onayı verildikten sonra balonların kalkacağı alana araçlarla gidiyorsunuz. Uçuş öncesi brifing yapıldıktan sonra balonlar hazırlanıyor ve sepetlere biniyorsunuz, kemerleriniz bağlanıyor sonra uçuşa geçiyorsunuz.
– İndiğiniz zaman da şampanya ve atıştırmalık bir şeyler ikram ediliyor, fotoğraflar çekiliyor. Alkol kullanmıyorsanız alkolsüz şampanya da açıyorlar. Katılım sertifikanızı verdikten sonra sizi araçlarla otelinize bırakıyorlar.
– Tüm bu süreci, otelinizden alınma, hazırlık, 1 saat uçuş ve kapanış ve otelinize geri bırakılış şeklinde düşünürseniz, balona ortalama bir 3 saatinizi ayırmanız gerekiyor.
Balon Turu Fiyatı
Balon şirketlerinin giderlerinin yüksek olmasından dolayı fiyatlar da dudak uçurtuyor ama sezon sonu fiyatlar neredeyse yarı yarıya oluyor. Mevsim durumu, özel günler, lüks ihtiyacı, kişi ve yabancı turist sayısına göre fiyatlar değişebiliyor.
Sezon sonu sezonda olduğu kadar balon göremeseniz de en önemli avantajı bindiğiniz sepetin tam dolu olmaması oluyor. Bu size daha rahat hareket etme özgürlüğünü veriyor. Fiyatlarını yüksek bulabilirsiniz ama kullandıkları balonların maliyeti çok yüksek ve belli bir saate kadar uçuş yapabiliyor. Saatini doldurduktan sonra balonu yeniliyorlar. Fiyatlar kış sezonunda kişi başı 140 – 160 Euro, Mayıs ayından sonra gelen yaz sezonunda ise 160 – 180 Euro arasında değişiyor ve uçuş süresi ortalama bir saat sürüyor.
Hangi Şirket
Kapadokya’da balon turu yaptıran yaklaşık 25 ayrı firma var ama deneyimli bir şirketle uçuş yapmayı isterseniz ilk balon firmasını kuran Kapadokya Balloons veya bizim de tercihimiz Real Dreams Baloons’a bakabilirsiniz. İlk aşamada, sabahın ilk saatlerinde aynı anda 100 balonun uçuşuna izin veriliyor. Fakat günün ilerleyen saatlerinde talep olursa, hava koşulları da uygunsa 50 balon daha havalanabiliyor.
Önemli tüyolar
– Elbette hava muhalefeti belirleyici oluyor. Kapadokya’ya gitmeden hava durumuna bakın, hatta balon operatörünüzü arayıp bir sıkıntı öngörüyorlar mı sormanızı öneririz.
– Genelde şirketler balon hazırlıkları bittikten sonra misafirlerini balona götürüyorlar ama bizce hazırlıkları izlemek de keyifliydi.
– Şapkaydı, gözlüktü gibi aksesuarlarınıza sahip çıkın.
– Sabahın ilk saatleri yazın bile serin oluyor, unutmayın.
– Uçuş minimum 1 saat sürüyor. – Sepetlere balonun büyüklüğüne göre 12-16 arası yolcu binebiliyor. – Sigorta, Transfer ve Kahvaltı fiyata dahil. 6-12 yaş arası %50 indirimli. 6 yaş altı kabul edilmiyor. – Her yolculuğun bitiminde bir ritüel olan şampanya patlatılıyor. |
Bizim Kapadokya’da Balon Turumuz Böyleydi
Sabahın köründe odamızın dibinde ötüp durup bizi hasta eden horozdan öç alabilecek kadar erken uyandık. Ama namussuzun peşine düşecek ne halimiz, ne de vaktimiz var. Tipik 5 dakika kala uyanmalardan birini daha yapıyoruz. Servis aracı bizi almaya geldiğinde ayakkabılarımızı bile bağlayamadan indik aşağı. Ne de olsa, gecenin karanlığında arada kaynıyoruz. Derbeder bindiğimiz arabadan, normal iki insan gibi inmemize yetecek kadar yol da var. Bilge, düğmen yanlış iliklenmiş, Duygu, saçların karışmış derken Butterfly Balloons’a vardık.
Mevsim yaz olmasına rağmen daha gün doğmadığı için hava serin mi serin. Biraz önceye daha önceye kursaydık şu saati belki aşağı inip, soğuk şamarı yiyip, üzerimize birşeyler daha alırdık. Artık bi dahaki sefere diyeceğim, ama kimi kandırıyoruz. 🙂 Az dişimizi sıkınca güneş de doğacak zaten. Balon yolcuları yavaş yavaş toplanıyorken, çalışanlardan birisi yanımıza gelip soruyor, “Kahvaltı yaptınız mı?” Gömleğin 2 düğmesini ilikleyebilmişiz, nerde kahvaltı… “İçerde kahvaltı ikram ediyoruz, siz de buyrun.” Buyurmaz mıyız!? Mideye poğaça, iliklerimize sıcak çay gitsin.
Pilotumuzla tanışıyoruz. Önce serin hava, sonra kahvaltı… Gayet uyanmışız, ve meraklı Melahatler gibi soru sorup duruyoruz. “Biz balonun nasıl kurulduğunu görmek istiyoruz, biz gruptan önce gitsek olmaz mı??” Pilotumuzun gülümsemesi üzerine takılıyoruz hazırlık yapan ekibin peşine. Gecenin karanlığında, dizi dizi geçen arabaların farlarında peribacaları bir kayboluyor, bir geliyorlar. Sanki duyularımız bizimle kafa buluyor. Gözlerimizi dört açmış seyrediyoruz. Hemen kamerama davranıyorum, bu şovu çekmem lazım. Ben 5 dakikada hazır olamıyorken, kameramdan zalimce salisede uyanıp yakalamasını bekliyorum. İnatla basıyorum deklanşöre üst üste ama nafile. Gerçi, o benden daha ince, biraz daha ışık olsa, kırmazdı beni, 3-5 demeden çekerdi yine.
Dümdüz bir açıklığa geliyoruz. Balonlar çoktan serilmiş. Küçükken kovamızla toplayıp, sahile yaydığımız denizanaları gibi, birinin gelip onları evlerine kavuşturmasını bekler gibiler. Bomboş arazide balonları şişirmeye başlayan vantilatörlerin azminden başka çıt yok. Ufak ufak şişmeye başlayan balonumuzun içine giriyoruz. Biz kaldırdıkça içeriden balonu, o üzerimizi örtmeye çalışıyor. Balonun içinde kayboluyoruz. Kıkırtılarımızın yakınlığından anlaşılıyor ki dipdibeyiz ama çarşaf gibi balonun altında yön duyumuzu kaybetmiş vaziyetteyiz. Bizi yutabilecek kadar büyük birşeyin içine girmek, 3 yaşındayken yemek masasının altına çadır kurduğumuzdan beri unuttuğumuz bir his. O yüzden balon büyüdükçe sanki biz de büyüyoruz. Yavaş, çok şişme! Vantilatörler azmettikçe, eriyen karların altından baş gösteren araba silecekleri gibi ayaklarımızdan yukarı yavaş yavaş belirmeye başlıyoruz. 2 vantilatör, 5 pompa sonra tekrar yetişkinleriz işte.
Ateşleyicilerden sıcak hava basmaları için çıkıyoruz balonun içinden. Güneş hala piyasada yok ama hava ufaktan aydınlanmaya başlamış. İlerde diğer misafirleri getiren servis aracının farları beliriyor. Uzaktan propan ile şişirilen balonlar yıldız kümesi gibi görünüyordur kesin.
Mayışık balonlar birer birer kalkıyorlar ayağa. Yere bağlı sepetler arada bir ipleri yokluyor. Onlar bile 15 dakikada kıpır kıpırlar, utanıyoruz yarım saat öncesine kadar hala şaşı bakan halimizden.
Sepetlere doluşuyoruz. İplerin de çözülmesiyle, gökyüzüne salınıveriyor denizanaları. Yükselirken dört yanımız balon. Akıntıya teslim olmuş bir sürü olarak eforsuzca gidiyoruz. Rüzgar nereye, biz oraya. Kurak Kapadokya’nın üzerinde rengarenk tonlarca balon. Rüzgar ile birlikte hareket ettiğimiz sepetin içinde hiç rüzgar yok. Hareket eden nesnelerin içinde rüzgar yemeye çok alışmışız, sanki biz hava da asılıyız da altımızda dünya hareket ediyor.
Direnç yok, ses yok, sadece akıştayız. Hani balon zaten sessiz bir alet, ama misafirlerde manzara karşısında dut yemiş bülbül gibi suskunlar. Vadilerden, daha uyanmamış evlerin, beyaz önlükleriyle arabaya tepsi tepsi ekmek taşıyan fırıncıların üzerinden, turistlerin henüz ele geçirmediği peribacalarından geçiyoruz. Güneş mordan pembeye doğru boyuyor herşeyi. Bütün Kapadokya’yı tek bir hamle de yutuyoruz. Arada bir kameralardan ve balonun ateşleyicilerinden gelen ses dürtüklemese hepimiz hipnotize olmuş gibiyiz. Bir başkadır bizim memleketimiz…
Diğer balonlardan ufak ufak uzaklaşıp, kimseciklerin olmadığı bir bozkıra doğru gidiyoruz. Biz alçaldıkça sarı sarı otların içinden bize doğru bir araç geliyor. Pilotumuz iniş pozisyonuna geçmemizi söylüyor, sepette çöküp sıkı sıkı tutunıyoruz. 1-2-3… Hop yere yatıyor sepet. Bir metre kadar sürüklendikten sonra balonu da söndürmeye başlıyor pilot.
Zaten manzara sarhoşu misafirlere bir de şampanyalar açılıyor. Türk’ünden Japon’una herkesin ağzı kulaklarında. Bütün gün göbek taşında yoğurulmuşcasına hafifiz.
Fotograf makinalarının hafızası dolmuş, şampanya içmeye alışık olmayanların yanakları kızarmış, servis aracına biniyoruz. Balonumuz yine sahile vurmuş gibi, öyle yatıyor.